Önceki Başlık :: Sonraki Başlık |
Yazar |
Mesaj |
musti_show
Platinyum Üye
Kayıt: Feb 21, 2008
Mesajlar: 1110
Nereden: istanbul(sessiz şehir)
|
Tarih: 29 May 2008, Perşembe 14:51:04 Mesaj Konusu: NE İDİK NE OLDUK |
|
Faziletliydik: Kimsenin malına, mülküne göz dikmezdik. Kimsenin namusuna yan
bakmazdık. Hırsızlık nedir bilmez, dilenciliği meslek edinmez, kimseyi de
küçümsemezdik.
Dürüsttük: Bir zamanlar, Londra Ticaret Odası'nın en görünür yerinde şu
mealde bir tavsiye levhası asılıydı: " Türklerle alışveriş et, yanılmazsın."
İtibarlıydık: Bir zamanlar, Hollanda Ticaret Odası'nın toplantılarında oylar
eşit çıkınca, Osmanlılar la alışverişi olan tüccarın oyu iki sayılır, onun
dediği olurdu.
Temizdik: Yere bile tükürmezdik. Hatta, Osmanlı askeri teşkilatını Avrupa'ya
tanıtmasıyla meşhur Comte de Marsigil, yere tükürmedikleri için atalarımızı
şöyle eleştiriyor: "Türkler hiçbir zaman yere tükürmezler. Daima
yutkunurlar. Bunun için de saçlarında sakallarında bir hararet olur ve
zamanla saçları, kaşları, sakalları dökülür."
Çevreciydik: Kurak günlerde ücretle adamlar tutup sokaktaki ulu ağaçları
sulatır, göçmen kuşların yorgunluk atması için, saçak altlarına kuş
sarayları yapardık. Bunlara öyle çok örnek var ki, saymakla bitmez.
Harama el sürmezdik: Fransız müellif Motray, 1700'lerdeki halimizi şöyle
anlatıyor: "Türk dükkânlarında hiçbir zaman tek meteliğim kaybolmamıştır. Ne
zaman bir şey unutsam, hiç tanımadığım dükkâncılar, arkamdan adam
koşturmuşlar, hatta birkaç kere Beyoğlu'ndaki ikametgâhıma kadar
gelmişlerdir."
Medeni idik: İngiliz sefiri Sir James Porter ise, 1740'ların Türkiye'si için
şunları söylüyor: "Gerek İstanbul'da, gerekse imparatorluğun diğer
şehirlerinde hüküm süren emniyet ve asayiş, hiçbir tereddüde imkân
bırakmayacak şekilde ispat etmektedir ki, Türkler çok medeni insanlardır."
Dosdoğruyduk: Fransız generallerden Comte de Bonneval ise, şu hükmü veriyor:
"Haksızlık, murabahacılık [aşırı kâr koyma, tefecilik], inhisarcılık
[tekelcilik] ve hırsızlık gibi suçlar, Türkler arasında meçhuldür... Öyle
bir dürüstlük gösterirler ki, insan, çok defa Türklerin doğruluklarına
hayran kalır."
Hırsızlık nedir bilmezdik: Fransız müellif Dr. Brayer, 1830'ların
İstanbul'unu getiriyor önümüze: "Evlerin kapısının şöyle böyle kapatıldığı
ve dükkânların çoğunlukla umumî ahlâka itimaden açık bırakıldığı İstanbul'da
her sene azami beş-altı hırsızlık vakası görülür."
Ubicini, Dr. Brayer'i şöyle doğruluyor: "Bu muazzam payitahtta dükkâncılar,
namaz saatlerinde dükkânlarını açık bırakıp camiye gittikleri ve geceleri
evlerin kapısı basit bir mandalla kapatıldığı halde, senede dört hırsızlık
vakası bile olmaz. Ahalisi sırf Hıristiyan olan Galata ile Beyoğlu'nda ise
hırsızlık ve cinayet vakaları olmadan gün geçmez."
Naziktik: Edmondo de Amicis isimli İtalyan gezgini, yine 1880'lerin "biz"ini
anlatıyor bize: "İstanbul Türk halkı Avrupa'nın en nazik ve en kibar
insanlarıdır. Sokakta kavga enderdir. Kahkaha sesi, nadirattan işitilir. O
kadar müsamahakârdırlar ki; ibadet saatlerinde bile camilerini gezebilir,
bizim kiliselerde gördüğünüz kolaylığın çok fazlasını görürsünüz."
Cihana örnektik: Türkiye Seyahatnâmesi'yle meşhur Du Loir'un 1650'lerdeki
hükmü şöyle: "Hiç şüphesiz ki, ahlâk bakımından Türk siyasetiyle medeni
hayatı bütün cihana örnek olabilecek vaziyettedir."
Şefkatimiz yalnızca insana yönelik değildi, hayvanları, hatta bitkileri bile
kapsıyordu.
Hayata karşı saygılıydık: Bu konuda dilerseniz Elisee Recus'u dinleyelim,
bize 1880'lerdeki halimizi anlatsın:
"Türklerdeki iyilik duygusu, hayvanları dahi kucaklamıştır. Birçok köyde
eşekler haftada iki gün izinli sayılır... Türklerle Rumların karışık olarak
yaşadığı köylerde ise, bir evin hangi tarafa ait olduğunu kolaylıkla
anlayabilirsiniz. Eğer evin bacasında leylekler yuva yapmışsa, bilin ki o ev
bir Türk evidir." (Küçük Asya, c. 9)
Hayırseverdik: Comte de Marsigli'yi tekrar dinleyelim: "Yazın İstanbul'dan
Sofya'ya giderken dağlardan anayol üzerine inmiş köylülerin, yolculara,
bedava ayran dağıttıklarına şahit oldum."
Aynı müellif, ceddimizin hayırseverlikte fazla ileri gittikleri
kanaatindedir. Şöyle diyor: "Fakat şunu da ifade etmeliyim ki, bu dindarâne
hareketlerinde biraz fazla ileri gitmektedirler. İyiliklerini yalnız insan
cinsine hasretmekle kalmayıp, hayvanlara ve hatta bitkilere bile teşmil
ederler."
Bu tespiti, İslâm ve Türk düşmanı Avukat Guer misallendiriyor: "Türk
şefkati, hayvanlara bile şamildir" dedikten sonra şu örneği zikrediyor:
"Hayvanları beslemek için vakıflar ve ücretli adamları vardır. Bu adamlar,
sokak başlarında sahipsiz köpeklere ve kedilere et dağıtırlar... Sokaktaki
ağaçların kuraklıktan kurumasını önlemek için bir fakire para verip
sulatacak kadar kaçık Müslümanlara bile rastlamak mümkündür..."
"Kaçık"lığın kaynağını da veriyor adam: "Birçokları da sırf azad etmek için
kuşbazlardan kuş satın alırlar. Bunu yapan bir Türk'e, bir gün, yaptığı işin
neye yaradığını sordum. Küçümseyerek baktı ve şu cevabı verdi: 'Allah'ın
rızasını tahsile [kazanmaya] yarar.'"
Ne dersiniz?
Galiba, geçmişimizden uzaklaşmak, bize çok pahalıya patladı.
İşte sorulmaya değer ve cevaplanması elzem olan soru:
"Bizde, o zaman var olup da bugün olmayan nedir?
Nasıl kaybettik?
Nasıl buluruz?"
Neler yapmamız gerekiyor ?
Bize düşen görevler neler ?
ALINTI |
<div>OYUN BİTİNCE ŞAH'DA PİYON'DA AYNI KUTUYA KOYULUR!!!!</div><br> |
|
|
|
|
LaZKoPaT
Bağımlı Üye
Kayıt: Feb 25, 2008
Mesajlar: 135
Nereden: Den Haag, NL
|
Tarih: 29 May 2008, Perşembe 17:24:23 Mesaj Konusu: Re: NE İDİK NE OLDUK |
|
Bu soruya cevap verebilmeyi cok isterdim...yalniz bir gercek varki o degerler hala genlerimizde ve damarimizdaki asil kanda mevcut.Nedenmi bu kadar eminim? cunku bu metni okuyupta muteessir olmayan hic bir turkun olabilecegine inanmiyorum.O degerlerin ozlemini hepimiz cekiyoruz toplum olarak.Bence yapabilecegimiz tek sey maddiyatimizda ve maneviyatimizda mevcut bulunan milli ve dini degerlerimizi ozlemekle yetinmemek,besleyip buyutmek,sulayip yesertmektir.Bunu yaparkende bizi dejenere etmeye calisanlara aldirmadan, basimizi dimdik tutup, ileriye bakmamiz gerek.Gunumuzde Turkum diyen fasist, muslumanim diyen irticaci damgasini yiyor.Insanimiz artik Turk'um demekten utanmaya,muslumanim demekten cekinmeye baslar oldu.Bununsa bize bilincli ve sistematik bir sekilde enjekte edildiginin farkinda degil bircogumuz.Yani hep bir agizdan "catlasin catlayanlar, hem musluman, hem turkum" diyebildigimiz an kocaman bir adim atmis olacagiz.
"Ey Turk, titre ve kendine gel" |
Yardim almaya alisanlar, emir almayada alisir. |
|
|
|
|
|
|
|
|
Tüm kadın aksesuar fırsatları için tıklayın !
|
|
|
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız
|
We request you retain the full copyright notice below including the link to www.phpbb.com.
This not only gives respect to the large amount of time given freely by the developers
but also helps build interest, traffic and use of phpBB 2.0. If you cannot (for good
reason) retain the full copyright we request you at least leave in place the
Powered by phpBB line, with phpBB linked to www.phpbb.com. If you refuse
to include even this then support on our forums may be affected.
The phpBB Group : 2002
// -->
Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB Group
|